Kısa Polisiye Hikaye Uzay Türk

Kısa Polisiye Hikaye

1. Bölüm: Tuhaf Davet

O kış sabahı, Boğaz’ın sisli sularının üzerindeki yalılar, derin bir sessizliğe bürünmüştü. İstanbul’un sokakları, yağmurun ardından gelen soğuk bir rüzgarla titriyor, sanki şehrin kendisi bile yakında yaşanacak karmaşayı hissediyor gibiydi. Kezban Hanım, yani memleketin en ünlü özel dedektifi, kütüphanesindeki o ağır ahşap masada oturuyordu. Yüzünde her zamanki dikkatli ifadesi, parmaklarında ise sigarasının izmariti vardı. Ben, yardımcısı Şaban, onun karşısında oturmuş çayımı yudumlarken sabrının sınırlarını zorlamadan gözlem yapmaya çalışıyordum.

Her şey, o sabah kapımıza gelen bir davetiyle başladı. Davet mektubunu getiren kişi, kar beyazı sakalları ve şatafatlı giyimiyle göz kamaştırıcı bir adamdı. Kendini Adnan Bey olarak tanıttı ve öyle bir özgüvenle konuştu ki, odayı bile kendine aitmiş gibi hissettirdi. Daveti, İstanbul’un sayılı zenginlerinden Nihal Hanım’ın yalısına yönelikti. Bir cinayet vakası, sır perdesinin ötesinde bizi bekliyordu.

Adnan Bey, “Kezban Hanım,” dedi, “Bu şehirde size rakip olacak bir dedektif tanımıyorum. Nihal Hanım’ın yalısında meydana gelen esrarengiz bir ölümün çözümü için sizi göreve çağırıyorum. Yardımcınızın da sizi yalnız bırakmayacağını umuyorum.”

Kezban Hanım bir an bile tereddüt etmeden ayağa kalktı. “Elbette,” dedi. “Fakat tüm detayları öğrenmeden bir yolculuğa çıkmam. Bana anlatacaklarınızı masaya dökün.”

Adnan Bey, yüzündeki güvenli ifadeyi koruyarak başladı: “Geçtiğimiz gece, Nihal Hanım’ın yalısında bir müteahhit, Ömer Bey, boğazına saplanan bir şiş ile ölü bulundu. Ancak kimse ne bir bağırış ne de mücadele izine rastladı. Herkes odasında huzurla uyuyordu. Ömer Bey’in bulunduğu odaya kilitli bir kapıdan geçilmeden girilmesi mümkün değil.”

Ben bu noktada sessizce yutkundum. Durum açıkça Kezban Hanım’ın zekâsını zorlayacak türdendi. Fakat Kezban Hanım, sanki bu tür davalar günlük işlerinin bir parçasıymış gibi sakindi. “Şaban,” dedi, “notlarını al. Yalıya gidiş için hazırlıklarımızı tamamla.”

Yalıya Gidiş

Bir saat içinde Boğaz’a karşı bir sandala atlayarak yola koyulduk. Sandalın ahşap tabanına vuran dalga sesleri arasında Kezban Hanım bir elinde defter, diğerinde büyüteciyle sessizliğini koruyordu. Ben ise bu kadar gösterişli bir yalıya ilk kez gidecek olmanın verdiği bir heyecan içindeydim.

Yalıya vardığımızda bizi Behlül adında bir genç karşıladı. Kendine has bir çekiciliği olan bu genç, gözleriyle sürekli etrafı tarıyordu; sanki bir şeylerden kaçıyordu ya da bir şeyleri saklıyordu. “Buyurun efendim,” dedi. “Nihal Hanım sizi büyük salonda bekliyor.”

Şüphe Dolu İlk İzlenimler

Yalının ihtişamlı salonuna adım attığımızda karşılaştığımız ilk kişi, Nihal Hanım oldu. Siyah bir elbise giymiş, kederli bir yüz ifadesiyle karşımızda duruyordu. Gözleri yaşlıydı ama bakışlarında bir korkunun izleri seziliyordu.

“Hoş geldiniz, Kezban Hanım,” dedi titrek bir sesle. “Bu olay… Bu cinayet… Hayatımızın düzenini altüst etti. Lütfen bir an önce bu kabusu bitirin.”

Kezban Hanım konuşmak yerine sadece başını salladı ve etrafı incelemeye koyuldu. O sırada salonda oturan diğer kişilere gözüm takıldı. Biri Firdevs Hanım, Nihal Hanım’ın annesi, abartılı mücevherleri ve sert bakışlarıyla dikkat çekiyordu. Diğeri ise kocası Adnan Bey’di. Salondaki herkesin yüzünde birer sır taşıdığını hissediyordum.

Kezban Hanım o meşhur zekâsını konuşturarak şunu sordu: “Ömer Bey’in bulunduğu odayı görmek istiyorum. Ayrıca bu odada vakayı öğrenmeden önce kimler bulundu, kimlerin bu eve girip çıktığını da not edeceğim.”

Firdevs Hanım, “Sizi hemen götüreyim,” dedi. Ancak bakışlarındaki tedirginlik, yalan söylediğini hissetmeme yetti. Sanki o odada gizlenen bir şey vardı ve bu şey, yalnızca bir ceset değildi.

İlk Keşif

Cinayet mahalline vardığımızda gördüğüm manzara tüyler ürperticiydi. Oda, oldukça küçük ve sade döşenmişti. Ortadaki masanın üzerinde şarap şişeleri ve kırık bir kadeh duruyordu. Kezban Hanım hemen şişeyi eline alıp dikkatlice inceledi.

“Şaban,” dedi. “Bana eldivenimi ver.”

Eldiveni taktığında, masanın üzerindeki kağıtların bir kısmını açtı. Kağıtların üzerinde yarım yamalak çizilmiş planlar vardı. Bunlar bir bina projesine ait olmalıydı.

“Bu bina,” dedi Kezban Hanım sessizce. “Henüz tamamlanmamış bir proje. Peki bu odada ne işi var?”

Ben ağzımı açıp bir şey diyecektim ki Firdevs Hanım aniden sözümü kesti: “Sanırım Ömer Bey, yalıda kendine ait bir iş anlaşması üzerinde çalışıyordu. Bu planlar bir inşaat projesine ait olabilir.”

Kezban Hanım, Firdevs Hanım’a keskin bir bakış attı. “Ama bir odada yalnızca iş planları bulunmaz, öyle değil mi?” diye mırıldandı.

Bir Oyun Başlıyor

Odadan çıkıp tekrar salona döndüğümüzde Kezban Hanım herkesin üzerine dikkatle baktı. Nihal Hanım sessizce oturmuş, ellerini sıkarak bir köşede oturuyordu. Behlül bir pencerenin kenarına yaslanmıştı; sanki kaçmaya hazır gibiydi.

Kezban Hanım, nihayet ilk sorusunu sordu: “Ömer Bey’in bir düşmanı var mıydı?”

Nihal Hanım kekeleyerek, “Hayır, hayır… O… Herkes tarafından sevilirdi,” dedi. Ama o anda gözlerini kaçırdı.

Kezban Hanım, “Şaban,” dedi, “bizim işimiz zorluklarla dolu olacak gibi görünüyor. Bu yalıda yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda bir sırlar labirenti saklanıyor.”

Ben ise bu sözlerin ağırlığını omuzlarımda hissettim. Fırtına, oyalandığımız bu yalıda kopmaya çok yakındı.

Kısa Polisiye Hikaye
Kısa Polisiye Hikaye

2. Bölüm: Şüpheler ve Gölgeler

Cinayetin işlendiği Nihal Hanım’ın yalısında ilk izlenimimizi edinmiş, karmaşık bir düğümle karşı karşıya olduğumuzu anlamıştık. Ancak Kezban Hanım her zamanki soğukkanlı tavrıyla, detayların peşine düşmüştü. Herkesin ifadesini almak üzere bir odaya geçtik. Odadaki sessizlik, yağmurun pencereye vurduğu ritmik seslerle bozuluyordu.

Kezban Hanım ilk olarak Behlül’ü çağırdı. O genç adam, kendine has karizmasını koruyarak içeri girdi. Gözlerinde hem bir meydan okuma hem de bir tedirginlik vardı.

“Kezban Hanım, ne öğrenmek istersiniz?” diye sordu, hafif alaycı bir tonla.

Kezban Hanım, hiçbir duygu göstermeden doğrudan sordu: “Ömer Bey ile ilişkiniz nasıldı?”

Behlül’ün yüzünde bir gölge belirdi. Cevap vermekte tereddüt etti. “Kendisiyle sıkça iş görüşmesi yapardık. Nihal Hanım’ın projeleri hakkında konuşuyordu. Ancak aramızda kişisel bir bağ yoktu.”

Kezban Hanım, bu cevabı yeterli bulmamış gibi devam etti: “Cinayet gecesi neredeydiniz?”

Behlül, kaşlarını çatarak, “Odama çekilmiş, kitap okuyordum. Olayı sabah öğrendim,” dedi. Ancak sözlerindeki boşluğu hissedebiliyordum. Bir şey gizliyordu, fakat ne olduğunu anlayamıyordum.

Behlül çıktıktan sonra sıra Nihal Hanım’a geldi. Üzerinde hala siyah elbisesiyle, endişeli ve yorgun bir şekilde oturdu. Gözlerinde çaresizlik vardı, ama derinlerde bir yerde gizli bir korkuyu da barındırıyordu.

“Kezban Hanım, lütfen bu kâbusa son verin. Bu olay ailemizi mahvedecek,” dedi.

Kezban Hanım, sakin bir tonla sordu: “Ömer Bey’in sizin için özel bir anlamı var mıydı?”

Nihal Hanım’ın yüzü aniden soldu. Ellerini sıkarak, “Hayır, o yalnızca babamın iş ortağıydı,” dedi. Ama bakışlarını kaçırması, söylediklerinin tam anlamıyla doğru olmadığını gösteriyordu.

Kezban Hanım, ona bir an dikkatle baktı, sonra başka bir şey sormadan teşekkür ederek gönderdi. Ardından Firdevs Hanım salona girdi. Bu kadın, tüm varlığıyla bir entrikanın ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi. Takıları ışıkta parlıyor, yüzündeki sert ifade kimseye boyun eğmeyeceğini ilan ediyordu.

“Ömer Bey ile ilgili ne biliyorsunuz?” diye sordu Kezban Hanım, doğrudan.

Firdevs Hanım omuzlarını silkerek, “Kızımın işine karışmazdım. Ama Ömer Bey çok da güvenilir biri değildi. Hırslı bir adamdı. İş anlaşmalarıyla ilgili sık sık sorun çıkarırdı,” dedi.

Bu cümle, Kezban Hanım’ın dikkatini çekmişti. “Ne tür sorunlar?” diye sordu.

Firdevs Hanım, cevap vermeden önce kısa bir an duraksadı. “Sadece iş meseleleri… Bazen sözleşmelere uymuyordu. Nihal’in onunla iş yapmasını onaylamıyordum,” dedi.

Kezban Hanım’ın zihnindeki ipuçları birer birer yerlerine oturuyordu, fakat bu hikayenin birden fazla anlatıcısı olduğunu hissediyordu.

Esrarengiz Gözlemler

İfadeler bittikten sonra, Kezban Hanım beni sessizce köşeye çekti. “Bu yalıda herkesin sakladığı bir şey var, Şaban,” dedi. “Ama asıl mesele, herkesin gizlediği şeyin aynı olup olmadığını anlamakta.”

Ben de onunla hemfikirdim. Özellikle Behlül’ün tavırları ve Nihal Hanım’ın tedirginliği, bu olayın basit bir cinayet olmadığını gösteriyordu.

Kezban Hanım beni cinayet mahalline geri gönderdi. “Şaban,” dedi, “orada unuttuğum bir şey var. Masanın altına dikkatlice bak. Bize saklanan bir şey olmalı.”

Odaya girdiğimde hâlâ tüylerim diken diken oluyordu. Boğaz’a bakan küçük pencerenin kenarında oturmuş Ömer Bey’in orada neler yaşamış olabileceğini düşündüm. Masanın altına baktığımda, sandalyenin altına sıkıştırılmış küçük bir not buldum. Notta yalnızca şu yazıyordu: “Zaman daralıyor. Herkes izliyor.”

Bu notu hemen Kezban Hanım’a götürdüm. Notu dikkatle inceledi, sonra bir an yüzüne karanlık bir ifade yerleşti. “Şaban,” dedi. “Bu cinayet yalnızca bir başlangıç olabilir.”

Gizli Anlaşmalar

Gece ilerlediğinde, Nihal Hanım’ın daveti üzerine hepimiz yemek salonunda toplandık. Ortamda gergin bir hava vardı. Behlül sessizce köşede oturmuştu. Firdevs Hanım, tüm kibriyle sofrayı süzüyor, Adnan Bey ise dalgın bir şekilde çatalıyla oynuyordu.

Yemek sırasında Kezban Hanım birdenbire konuşmaya başladı: “Bu yalıda herkes bir sır saklıyor. Ama bu sırlardan biri, Ömer Bey’in ölümüyle doğrudan ilgili. Size yalnızca bir şans vereceğim: Şimdi itiraf edin ya da bu iş çözüldüğünde sonuçlarına katlanın.”

Bu cümle sofradaki herkesi irkiltti. Firdevs Hanım, kızgın bir şekilde “Ne demek istiyorsunuz?” diye sordu. Ancak sesi titriyordu.

Kezban Hanım, elindeki notu kaldırarak, “Bu yalıda yazılmış bir mesaj bulduk. Belli ki cinayet bir tesadüf değil. Birileri planladı. Kim olduğunu biliyorum, ama herkesin kendi itirafını bekliyorum,” dedi.

O anda salonda bir sessizlik çöktü. Herkes birbirine bakıyor, ama kimse konuşmuyordu. İşte o an, gerçeklerin yavaşça ortaya çıkmaya başladığını hissettim.

3. Bölüm: Bir İtirafın Gölgesi

Yemek salonundaki sessizlik, bir kurşun kadar ağırdı. Herkesin yüzündeki ifadeyi dikkatle inceliyordum. Firdevs Hanım’ın bakışları, sessiz bir meydan okuma gibiydi. Nihal Hanım, sandalyeye adeta yapışmıştı, gözlerini sürekli masadan kaçırıyordu. Adnan Bey, kederli bir sessizlikle başını eğmişti. Ve Behlül… Onun o kendine güvenen hali yerini endişeli bir gerginliğe bırakmıştı.

Kezban Hanım, elindeki notu masanın üzerine bıraktı. Parmakları, sanki bir saat kadranı üzerinde dolaşıyormuş gibi notun etrafında gezindi. “Kim?” dedi, sesi buz gibi soğuktu. “Kim yazdı bunu?”

Firdevs Hanım sert bir kahkaha attı, fakat sesi sahteydi. “Bu, bir dedektiflik numarası mı, Kezban Hanım? Cinayetin bir kağıt parçasıyla çözülebileceğini mi düşünüyorsunuz?”

Kezban Hanım ona döndü, gözleri bir avcı gibi sertti. “Hayır, Firdevs Hanım. Ama bu kağıt, yalınızda birilerinin bir oyun oynadığını kanıtlıyor. Bu oyun, Ömer Bey’in ölümüne mal olmuş bir oyun. Şimdi konuşmanın tam zamanı.”

Nihal Hanım bir anda ayağa kalktı. Elleri titriyordu. “Yeter artık!” diye bağırdı. “Benim hiçbir şeyle ilgim yok. Lütfen beni rahat bırakın!” Sesi ağlamaklıydı, ama gözlerindeki korku, söylediklerinin ardında başka şeyler olduğunu ele veriyordu.

Tam o sırada Behlül sandalyesinden kalktı. “Bu saçmalık yeter,” dedi. Sesi soğuk ve öfkeliydi. “Hepimiz burada birbirimizi suçlamak için mi toplandık? Ömer Bey’i ben öldürmedim. Ama bu yalıda birilerinin onun ölmesini istediği açık.”

Bu cümle, ortamı bir anda daha da gerdi. Kezban Hanım sessizce Behlül’ü süzdü. “Senin bir şey sakladığını hissediyorum, Behlül,” dedi yavaşça. “Söylemek ister misin?”

Behlül bir an durdu, sonra derin bir nefes aldı. “Evet, sakladığım bir şey var,” dedi. “Ama bunun Ömer Bey’in ölümüyle ilgisi yok.”

Bu beklenmedik itiraf, salondaki herkesin dikkatini çekmişti. Behlül, cebinden bir zarf çıkardı ve masanın üzerine bıraktı. “Bu, Ömer Bey’in cinayetten bir gün önce bana verdiği bir mektup. Onu Nihal Hanım’a teslim etmemi istedi. Ama bunu yapamadım.”

Kezban Hanım zarfı açtı ve içindeki mektubu dikkatlice okudu. Mektup kısa ama sarsıcıydı:

“Sevgili Nihal,
Bu yalının duvarları sırlarla dolu. Seni korumak için buradayım, ama tehlikenin ne kadar büyük olduğunu henüz anlamıyorsun. Eğer bana bir şey olursa, Behlül’e güven. O, senin için bir koruyucu olacak. Ancak herkesin bir sınırı vardır.
Ömer.”

Mektup bittiğinde, Kezban Hanım mektubu masaya koydu ve sessizce salondaki herkese baktı. “Bu yalıda birilerinin tehlikeli bir oyuna başladığı açık,” dedi. “Ve Ömer Bey, bu oyunun bedelini hayatıyla ödemiş.”

Gizli Koridor

Kezban Hanım, herkesin gözleri önünde ayağa kalktı. “Şaban,” dedi bana, “benimle gel. Bir şey bulmamız gerekiyor.”

Peşine takıldım ve onunla birlikte cinayet mahalline geri döndüm. Odaya girdikten sonra Kezban Hanım, gözlerini duvarlarda gezdirmeye başladı. Sanki bir şey arıyordu.

Bir süre sessizlik içinde kaldıktan sonra duvarın yanındaki bir dolabı işaret etti. “Şaban, dolabı aç,” dedi.

Dolabı açtığımda, arkasında dar bir geçit olduğunu gördüm. Bir anda içimi bir ürperti kapladı. Bu geçit, yalının içinde başka bir yere bağlanıyor olmalıydı. Kezban Hanım eline bir fener aldı ve içeri girdi. Ben de peşindeydim.

Geçit, dar ve karanlıktı. Duvarlar nemliydi ve toprak kokusu alıyordum. Bir süre ilerledikten sonra geçit, küçük bir odaya açıldı. Odanın ortasında eski bir masa vardı ve masanın üzerinde bazı belgeler dağınık bir şekilde duruyordu.

Kezban Hanım belgeleri inceledi. “Bu, inşaat projeleriyle ilgili,” dedi. “Ömer Bey’in ölümünden önce üzerinde çalıştığı projeler. Ama burada garip bir şey var.”

Belgelerin birinde, Firdevs Hanım’ın adını gördük. Kezban Hanım’ın yüzünde bir gülümseme belirdi. “Anladım,” dedi. “Bu yalıda yalnızca sırlar değil, çıkar çatışmaları da saklanıyor.”

Kısa Polisiye Hikaye
Kısa Polisiye Hikaye

Kapanan Çember

Gece geç saatte tekrar salona döndüğümüzde, Kezban Hanım yüzünde kararlı bir ifadeyle herkesin karşısına geçti. Elindeki belgeleri masaya koydu.

“Bu belgeler, Firdevs Hanım’ın Ömer Bey ile uzun süredir bir anlaşmazlık içinde olduğunu gösteriyor,” dedi. “Ancak bu, onu katil yapmaz. Gerçek suçlu, bu yalıdaki en umulmadık kişi olabilir.”

Bu cümleyle birlikte Nihal Hanım’ın yüzü bembeyaz oldu. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü. “Ne demek istiyorsunuz?” diye fısıldadı.

Kezban Hanım, ona doğru eğilerek sessizce bir şey söyledi. Nihal Hanım bir anda çığlık atarak yere yığıldı. Bu, gerçeğin ortaya çıktığı andı.

Devamı, sırların tamamen çözüleceği ve gerçeğin açıklanacağı 4. Bölüm’de.

4. Bölüm: Maskelerin Düştüğü An

Nihal Hanım’ın çığlığı, salonun duvarlarında yankılanırken herkes donup kalmıştı. Kezban Hanım bir adım geri çekildi ve salondaki gerginliğin doruğa ulaşmasını soğukkanlılıkla izledi. Ben ise olan biteni anlamaya çalışıyordum. Nihal Hanım yere düşerken ağzından şu kelimeler döküldü: “Ben istemedim! Yemin ederim, ben istemedim!”

Adnan Bey hemen yanına koştu. “Nihal, ne diyorsun?” diye sordu, ama sesi endişeden titriyordu. Behlül de yerinden kalktı, ancak müdahale etmekte tereddüt etti. Firdevs Hanım ise olanları soğukkanlılıkla izliyordu.

Kezban Hanım, Nihal Hanım’ın yanına eğilerek konuşmaya başladı. “Nihal Hanım, Ömer Bey’in sizi korumaya çalıştığını biliyorum. Ama artık her şeyi anlatmanız gerekiyor. Kimden korkuyorsunuz?”

Nihal Hanım, gözyaşları içinde titreyen bir sesle cevap verdi. “Annem…” dedi. “Annem, Ömer Bey’i öldürmem gerektiğini söyledi.”

Bu beklenmedik itiraf, salonu bir anda dondurdu. Firdevs Hanım’ın yüzü, ifadesiz bir maskeye büründü. “Bu ne saçmalık?” diye hışımla bağırdı. “Nihal, ne dediğinin farkında mısın?”

Kezban Hanım, Firdevs Hanım’a dönerek sert bir şekilde konuştu: “Bundan sonra oyun bitti, Firdevs Hanım. Nihal Hanım’ın söyledikleri, sizin her şeyi planladığınızı kanıtlıyor. Ömer Bey’in ölümünden önce onunla tartıştığınızı biliyoruz. İnşaat projeleri üzerindeki çıkar çatışmalarınızı da biliyoruz.”

Firdevs Hanım’ın yüzündeki soğuk ifade yerini bir anlık paniğe bıraktı, ama kendini hemen toparladı. “Deliliniz yok,” dedi soğuk bir sesle. “Bu, benim adıma yapılmış bir iftiradan başka bir şey değil.”

Kezban Hanım, elindeki belgeleri Firdevs Hanım’ın önüne koydu. “Bu belgeler, sizin Ömer Bey’i projelerden uzaklaştırmaya çalıştığınızı gösteriyor. Ama bunu başaramayınca daha ileri bir adım atmaya karar verdiniz. Nihal’i manipüle ettiniz. Kendi kızınızı, cinayete alet etmeye çalıştınız.”

Firdevs Hanım, bu suçlamalara dayanamayarak ayağa kalktı. “Yeter!” diye bağırdı. “Evet, Ömer Bey bir tehditti. Nihal ve Behlül’ü birbirine düşürmeye çalışıyordu. Ama ben onu öldürmedim!”

Kezban Hanım, bu cevabı bekliyormuş gibi sakin bir şekilde başını salladı. “Hayır,” dedi. “Biliyoruz ki bu cinayet sizin elinizden çıkmadı. Fakat işlediğiniz diğer suçlar, sizi yargı önüne çıkarmaya yeterli.”

Firdevs Hanım tam bir şey söylemek üzereyken, kapıdan içeri polisler girdi. Kezban Hanım onları çağırmıştı. Firdevs Hanım, soğukkanlı bir tavırla ellerini kaldırdı ve polislerin eşliğinde salondan çıkarıldı.

Son Perde

Herkesin yüzünde farklı bir ifade vardı. Behlül rahatlamış gibi görünüyordu, ama gözlerinde hâlâ karmaşık bir ifade vardı. Nihal Hanım, annesinin götürülüşünü sessizce izledi. Adnan Bey ise sessiz bir keder içinde masaya oturdu.

Kezban Hanım, salondaki herkesin dikkatini çekerek konuşmaya başladı. “Firdevs Hanım, Ömer Bey’i öldürmedi. Ama bu cinayetin arkasındaki zinciri başlatan kişi oydu. Asıl katil hâlâ burada olabilir. Bu soruşturma henüz bitmedi.”

Salondaki hava, bu sözlerle tekrar gerildi. Herkesin yüzündeki korkuyu görebiliyordum. Kezban Hanım’ın sözleri, gerçeklerin henüz tamamen açığa çıkmadığını gösteriyordu. Ama emin olduğum bir şey vardı: Bu hikaye daha bitmemişti.

Kısa Polisiye Hikaye
Kısa Polisiye Hikaye

Son Bölüm: Maskelerin Altındaki Gerçek

Firdevs Hanım götürülmüştü, fakat Kezban Hanım’ın gözlerindeki huzursuzluk bitmemişti. Salondaki sessizlikte saat tiktakları yankılanıyordu. Nihal Hanım hâlâ titriyor, Behlül derin düşüncelere dalmış, Adnan Bey ise hiçbir şey söylemeden oturuyordu. Kezban Hanım masanın etrafında dolaşarak odadaki herkesi dikkatle süzdü.

“Bu iş burada bitmedi,” dedi, gözleriyle Behlül’ü işaret ederek. “Firdevs Hanım manipülatördü, evet, ama Ömer Bey’in ölüm emrini vermiş değildi. Katil, bu salonda. Ve artık ortaya çıkma vakti geldi.”

Behlül bir anda başını kaldırdı, fakat sakin görünmeye çalıştı. “Ne ima ediyorsunuz, Kezban Hanım?” diye sordu.

Kezban Hanım, onun gözlerine dik dik bakarak konuştu. “Behlül, Ömer Bey’in Nihal Hanım’a olan ilgisini fark ettin ve kıskançlık damarlarınla oynadı. Ama kıskançlığın sadece duygusal değil, aynı zamanda maddiyata dayanıyordu. Ömer Bey’in Nihal’i koruması, onun Firdevs Hanım’ın tehlikeli oyunlarına karşı bir kalkan olmasını sağladı. Ama sen, Ömer Bey’i ortadan kaldırarak hem Nihal’i kontrol etmeyi hem de projelerdeki kazançların bir kısmını ele geçirmeyi istedin. Planın başarılı olsaydı, hem Nihal hem de projeler senin kontrolünde olacaktı.”

Behlül’ün yüzü bir anda kaskatı kesildi. Elleri, oturduğu sandalyenin kenarlarını sıkıca kavradı. Ama bir şey söylemedi. Bu sessizlik, suçlamaları kabul ettiğinin en büyük kanıtıydı.

Adnan Bey ayağa kalktı. “Behlül!” diye bağırdı. “Bu doğru mu? Gerçekten Ömer Bey’i sen mi öldürdün?”

Behlül, Adnan Bey’in gözlerine bakmaya cesaret edemedi. Sessizliğini bozduğu an sesi derinden ve karanlıktı. “Evet,” dedi. “Ömer Bey beni Nihal’in yolundan çekmek istiyordu. Bana meydan okudu. Nihal’i koruyabileceğini söyledi. Ama ben buna izin veremezdim. Onu, bu yalıda kimsenin görmeyeceği bir anda öldürdüm. Ama Firdevs Hanım sayesinde suçun üzerime kalmayacağını düşündüm.”

Nihal Hanım, duydukları karşısında yere yığıldı. “Sen… Sen nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye fısıldadı. “Beni koruduğunu söylüyorsun ama asıl tehlike sensin!”

Behlül, Nihal’e bakarak, “Her şeyi senin için yaptım,” dedi. Ama sesi artık bir savunmadan çok, çaresiz bir itiraftı.

Kezban Hanım, polisleri çağırmamı işaret etti. Onlar gelene kadar Behlül hiçbir yere kaçmaya çalışmadı. O da Firdevs Hanım gibi soğukkanlı bir şekilde kelepçelenip götürüldü.

Sonun Ardından

Polisler gittikten sonra salon, derin bir sessizliğe büründü. Nihal, annesinin manipülasyonları ve Behlül’ün karanlık planları karşısında derinden sarsılmıştı. Adnan Bey, sessizce pencerenin önüne gidip Boğaz’a baktı. Bu yalıda olanlar, yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda bir ailenin çöküşüydü.

Kezban Hanım, Nihal Hanım’a dönerek yumuşak bir sesle konuştu: “Nihal Hanım, güçlü bir kadınsınız. Bu olaylar sizi sarsmış olabilir, ama hayatınıza yeni bir başlangıç yapabilirsiniz. Geçmişteki hataların, geleceğinizi belirlemesine izin vermeyin.”

Nihal, gözlerindeki yaşları silerek başını salladı. “Haklısınız,” dedi. “Bu yalı, artık benim için yalnızca bir geçmişten ibaret olacak.”

Ben, Şaban, bütün bu olan bitene tanık olarak, Kezban Hanım’ın zekâsına bir kez daha hayran kaldım. Her zamanki gibi, düğümleri çözmüş ve gerçeği ortaya çıkarmıştı. Ama bu vakadan bana kalan şey, yalnızca çözülmüş bir cinayet değil, aynı zamanda insan doğasının ne kadar karmaşık ve karanlık olabileceğiydi.

Kısa Polisiye Hikaye
Kısa Polisiye Hikaye

Epilog

Nihal Hanım, kısa bir süre sonra yalıyı terk etti ve yeni bir hayata adım attı. Firdevs Hanım, manipülatif oyunlarının bedelini mahkeme salonlarında öderken, Behlül uzun bir hapis cezasına çarptırıldı. Adnan Bey ise bu olanların ağırlığını taşıyamadı ve sessiz bir hayatı tercih etti.

Kezban Hanım ve ben, bu vakayı başarıyla kapatmış olmanın huzuruyla İstanbul’un sokaklarında yeni vakalar için yürümeye devam ettik. Boğaz’ın üzerindeki sis, her zaman olduğu gibi, geçmişin sırlarını örtmeye devam ediyordu.

Ve böylece bir hikaye daha sona erdi, geride yalnızca adaletin sağlandığı bir anı bırakarak.

Uzayda Aşk ve Keşif : Kısa Hikaye

5Mid, farkıyla anime evrenine yolculuk yapın! Bizimle birlikte animelerin en can alıcı detaylarını, son dakika haberlerini ve unutulmaz önerileri bulabilirsiniz.
MyAnimeList, anime severlerin kendi listelerini oluşturduğu, anime dünyası hakkında bilgi alışverişinde bulunduğu ve anime serilerini değerlendirip sıraladığı küresel bir topluluktur.
Bu platformda, animeler hakkında derinlemesine bilgiler, kullanıcı yorumları ve önerileri bulabilir, kendi izleme alışkanlıklarınızı kaydedebilir ve benzer zevklere sahip bir toplulukla etkileşimde bulunabilirsiniz.

author
Anime ve Sinema Deneyimlerini Aktarmayı Amaçlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir