Çoğu insanın aklına takılan gündemlerden biri olmaya başladı terapiye gitmek. Hepimiz zaman zaman endişe, öfke ve stres gibi zorlayıcı ruhsal sıkıntıları yaşarız. Kimi zaman bunları çözmenin bir yolunu bulup hayatımıza devam edebiliriz. Ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda da profesyonel bir desteğe ihtiyaç duyarız. Tıpkı fiziksel sağlığımız gibi ruh sağlığımıza da gereken özeni göstermek, gerektiğinde destek almak; uzun vadede sağlıklı başa çıkma becerilerimizi geliştirmemizi, psikolojik dayanıklılık ve esnekliğimizi arttırmamızı sağlar. Bu da daha canlı hissettiğimiz ve kendimizi gerçekleştirebilme potansiyelimizi arttırdığımız bir hayat demek!
Terapiye ne zaman başlamalı? Nasıl başlamalı?
Terapide ne konuşulur? Gerçekten terapiye ihtiyaç var mı? Neye göre ihtiyaç var?
İşte bu sorulara cevap bulamayıp başlamadan vazgeçenlerin sayısı oldukça fazla. Bu yazıda terapiye ihtiyacınız olup olmadığına dair netlik kazanabilmeniz için bir grup semptom ve kriterlerden bahsedeceğim. Böylece “Terapiye ihtiyacım var/yok.” diyebileceğiniz en önemli ilk adımı atabiliriz!
Şimdi bu semptom ve kriterlere bir göz atalım;
⦁ Zor Duyguları Yönetmekte Zorlanıyorsanız…
İnsanlığımızın ortak bir parçası olan duyguları; kendiliğinden olan, zamanla etkisi azalan, geçici, sinirsel ve bedensel tepkiler olarak tanımlayabiliriz. Olumlu duygular gibi olumsuz bütün duygular da evrenseldir. Asıl önemli olan bu olumsuz duyguların sıklığı ve şiddetidir. Örneğin her insan öfke duygusunu hissedebilir ancak bunun sık sık saldırganlığa dönüşmesi sağlıksızdır. Olumsuz duyguların sık ve şiddetli yaşanmasının kontrol altına alınmaması sonucunda kişinin benlik algısı, günlük hayatı, ilişkileri, uyku düzeni, iştahı ve/veya enerjisi bozulabilir. Böyle durumlarda psikoterapi bu zor duyguları tanımak, anlamak ve daha sağlıklı yorumlayarak daha uygun tepkiler vermeniz için size yardımcı olur. Zor duygularla başa çıkmakta zorlanmak bir zayıflık işareti değildir. Zor duyguları yönetmeyi öğrenerek hayat boyu karşılaşacağınız zorluklar karşısında daha avantajlı olabilirsiniz.
⦁ Gerçekçi düşünmekten uzaklaştıysanız…
Düşünce; herhangi bir olaya veya duruma karşı zihnimizde oluşan anlam, yorum ve değerlendirmelerdir. Türümüze diğer canlılara karşı avantaj sağlayabilen bu özelliğimiz bazen de ruhsal hastalıkların temelini oluşturur. O sebeple terapi belirli özellikteki düşüncelere odaklanmaktadır. Bunlar; kendimiz, çevremiz, geçmiş veya geleceğimiz ile ilgili gerçek dışı, olumsuz ve yargılayıcı düşüncelerdir. Kişi geçmişte yaşadığı acı verici bir olayı sürekli düşünerek (ruminasyon) tekrar deneyimleme hissini yaşayabilir. Diğer taraftan gelecek ile ilgili engel olamadığı rahatsız edici düşünceler anda kalmasını etkileyebilir. Psikoterapi bu düşüncelere dışarıdan bakmayı, bir bilim insanı gibi düşüncelerinizi destekleyen ve desteklemeyen kanıtlarla test etmeyi ve gerçekçi olmayan düşünceleriniz yerine alternatif ve mantıksal yeni düşünceler geliştirmeyi öğretir.
⦁ Uyumsuz Davranışlarınız Varsa
En kolay gözlem yapabildiğimiz alan davranışlarımızdır. Bizim fark etmekte zorlandığımız kısımları da yakınlarımızdan duyabiliriz. Zararlı alışkanlıklar, saldırgan tutumlar, aşırı ve uyumsuz davranışlar psikoterapinin çalışma alanlarıdır. Bu semptom grubunda diğer insanlarla kurulan ilişkiler oldukça önemli. Sosyal beceriler ve problem çözme becerilerinin yüksekliği ile ruhsal iyi oluş halimizin pozitif bir korelasyonda olduğunu söylemek mümkün. Alanında uzman bir terapist ile bu istenmeyen davranışların altında yatan sebepleri tespit edebilir ve çevrenizle sağlıklı bir ilişki kurabilmek için yeni sosyal beceriler öğrenebilirsiniz.
⦁ Bedeninizin verdiği mesajlar…
Ruhsal sıkıntılar hayatımızın pek çok alanını etkileyebileceği gibi fiziksel sağlığımızı da etkileyebilir. Aşırı uyumak veya uyumakta zorlanmak, yeme düzeninizdeki aşırılıklar veya yetersizlikler, fiziksel olarak hiç yorulmadığınız zamanlarda bile yorgun ve enerjisiz hissetmek de birer uyarı işareti olabilir. Bunlara ek olarak organik sebebi bulunamayan fiziksel rahatsızlıkları da birer işaret olarak değerlendirebiliriz. Örneğin; sebebi bulunamayan baş, boyun, kas, bel, sırt ağrıları. Ayrıca sancılar, mide bulantıları, bağırsak düzensizlikleri gibi fizyolojik sebebi bulunamayan rahatsızlıkların da psikolojik sıkıntıların sonucu olma olasılığı yüksektir.
⦁ Travma deneyimleriniz bugünü etkiliyorsa…
Travma öyküsü olan bireyler için psikoterapi faydalı ve gereklidir. Fiziksel, cinsel ve psikolojik istismara maruz kalmak çoğu zaman yukarıda bahsedilen semptom gruplarının en az birinde kalıcı yaralar bırakabilir. Bu da kişinin hayat kalitesini, özdeğerini ve özsaygısını düşüren bir durumdur. Psikoterapi bu olumsuz anıları tamamen silemez ancak bu anıların kişide oluşturduğu negatif duygularla başa çıkmayı, uyum bozucu inançları yeniden yapılandırmayı ve daha uyumlu davranmayı sağlar.
⦁ Kendinizi daha derinden tanımak istiyorsanız…
Kendinizi daha iyi anlamak bir ihtiyaçtır. Böylece hayatınıza daha anlamlı bir yön vererek kendinizin en iyi versiyonuna ulaşabilirsiniz. Hiçbir ruhsal sağlık sorunu yaşamıyorken de içsel kaynaklarınızı sağlıklı bir yönde dönüştürmek ve zenginleştirmek terapiye başlamak için oldukça yeterli bir sebeptir.
Başak Gündeş
Klinik Psikolog/Psikoterapist
Klinik Psikolog Başak Gündeş Kimdir?
Başak Gündeş, 2008-2013 yılları arasında İstanbul Beykent Üniversitesi Psikoloji bölümünden tam burslu olarak mezun oldu ve çeşitli hastanelerde staj yaptı. 2015’te Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji yüksek lisansını tamamlayarak Klinik Psikolog unvanı aldı. 2016’dan 2019’a kadar Üsküdar’da özel bir klinikte ve vakıfta psikoterapi ve danışmanlık hizmetleri verdi. 2019’dan itibaren Kadıköy’deki kendi merkezi Mod Psikoterapi Merkezi’nde danışan kabul etmeye devam etmektedir. Bilişsel Davranışçı terapi ve Şema Terapi yöntemlerini uygulayan Gündeş, birçok psikolojik rahatsızlıkta uzmanlaşmıştır.
1 Comment